Kaçkın
kuşlar sürüsü,
uca buca
sızmış süzme kan örtüsü,
Kadını
daha önce görmüş olabilir miyim? Çıkartamıyorum. Yanıma yaklaşıyor. Elleri kan görmüş
de çekilmiş gibi. Neresi burası? Kadın
önümde kuyuya doğru bakıyor. Daha önce orada bir kuyu olduğunu hatırlamıyorum. Saçlarından
tutup kaçmak istiyorum. Arkamda sesler uğulduyor. Kadın kuyuya uzanmaya
çalışıyor. Gözleri aşağıda. Kadın gözlerini düşürmüş. Ellerim kıpkırmızı, acı
acı bağırıyorum. Duymuyor beni. İnce bir
hareketlenme oldu saçlarında. Korkudan parçalanıyorum. Saç-aklarıyla üzerime
geliyor. Boynumu tuttu, utandı. Boynum ellerine asıldı. Kapı gibi kuyu kapandı.
Dışarıda kuşlar susmuyor.
…
Telefon
hiç susmayacak gibi çalıyor. Saçlarım
ayaklarıma dolanmış. Yatakta kımıldamaya çalışıyorum. Çarşaf dalları batıyor
tenime. Ağzımda dün gece gördüğüm rüyanın acısı var. Hayal meyal bir kadın
anımsıyorum. Telefon esrar ve ısrar çalıyor. Sol ayağımı yataktan aşağı
bırakıyorum. Bir elim sızısında belimin. Kalkmaya çalışıyorum. Neye dokunsam dökülecek
gibiyim. Boynum taneleri düşmüş salkım gibi. Ağzımda çiçek bozuğu kokusu.
Ezilip büzülüp suyunda boğulan çiçekler geliyor gözümün önüne. Yuvarlak camlar
içinde nefretle çürüyorlar. Ellerim nefretle yaşlanacaklar mı? Yaz ortasında kalın
hırkalar giyecek miyim? Nefretle üşüyecek miyim? Çocuk yaşında, kadın yaşında,
aşk yaşında yaş’larla doluyorum. Gözlerim dolu yağıyor.
Kapıyı
açıp salona geçiyorum. Annem alacalı
halının ortasında bakışımsız öylece duruyor karşımda.
-
Anne boynum boğum boğum. Bu
sabah boynumu tutamadım.
Telefon
tekrar çaldı. Hayır, kuş çaldı? Kuş çalar mı? Odaya dönüyorum çalanı bulmaya.
Koltuk başlarına, mutfak dolaplarına tünemiş bir sürü göz. Kuşlar göz göz olmuş
bana bakıyor. Güvercinler korkunç bir sedasızlıkla uğulduyor. Kumrular çiftsiz
intikam arar gibi. Aç bakışlı martılar. Bakamıyorum gözlerine. Kalbim atıyor,
kalbim çok hızlı koşuyor. Annem içeriye
girip kollarını iki yana açıyor. Kuşlar annemi kollarından tutup sarılıyor. Annem
durmadan susarken kuşların kulakları kabarık.
Kuşlarrr…
O
gün ki gibi, yas tutarcasına, ölümü hatırlarcasına, bana bakıyor. O gün kaç yaş
döküldü? Annemin yaşı, benim yaşım, annemin annesinin yaşı üst üste kaç acı
eder? Yine o kesif, tüylü, yapışkan koku geliyor burnuma. Her koku çıktığı
kaynağı ararmış, koku gittiği yerlere kendini bırakırmış, ellerimde kan, koku
ellerimi ararmış.
Annem kuşlar
içi içe her şey her kere gözümün içinde
Pencere
kenarlarında duramıyorum. Pencereden sızan kuşlardan sonra yüreğimin üşümesi
hiç geçmedi. Perdeler sımsıkı açık. Gök yüzünün bütün geceleri utanmasız ev
içinde. Annem hep pencere kenarında, annemin annesi büyük, beni anneme katıp büyütüyor. Annem beyazdan
elbiseler içinde durmadan yürüyor. Onunla beraber melekler de yürüyor sanki. Misafir
gibi bir gün gidip dönmeyeceğinden korkuyorum. Annemin koltuğu. Kadifesi kuş
tüyünden beyazlamış, geriye yaslanmalık bir yeri kalmamış. Pencere kenarına
bitişik, perdeler hemen yanında çekili, perdelerin kocaman çiçekleri solgun.
Annemin koltuğu annem yaşında.
Annemin
yazgısı. En çok sevdiği, gözü gibi baktığı. Diğerlerine benzetemediği. Başka
seviyor onu. Başka kuş. Bildiğim bütün kuş adlarının dışında annemin diliyle
tanıyorum onu. Annem narin ellerinde ufaladığı ekmek kırıntılarını kuşlara
uçuruyor. Karnım hiç doymuyor. Annemin gözleri gökyüzünde kuşları izliyor. Ben
yerin bir yüzünde annemin gözlerinin bekçisiyim. Kollarım kuralsız uzuyor,
annemin bütün yazgılarını tutmak için. Tutup tutup betonlara çarpmak, asfaltlarda ezmek için. İçimin öfkesi bir
türlü geçmiyor.
Ben
bir kuşun kalıntısıyım. Fosil fosil. İçimde her şeylerin gerisi var. Her şeylerin
ötesine ilerleyemiyorum. Herkeslerin sus dediği yerde gözlerim kapalı. Önümü
göremiyorum. Yüreğim çoktandır ısısını kaybetti. Elleri özlüyorum tutup beni
gezmelere götürecek.
Kuşlarrr…
O gün birden içim dürtüldü. İçim hep bu günü beklermiş. Yazgı pencere kenarında odayla dünya arasında cılız bacaklarıyla duruyor öylece. Annemin koltuğu boş. Annem balkonda ender zamanları yaşıyor. Sığırcıkların dansı başını döndürüyor. Durduramıyorum içimi gözlerimi kan bürüyor sanki. İçeride eşyalar bize bakıyor. Usulca yanaşıyorum pencereye. İçeride eşyalar ölüme şahit tutuluyor.
O gün birden içim dürtüldü. İçim hep bu günü beklermiş. Yazgı pencere kenarında odayla dünya arasında cılız bacaklarıyla duruyor öylece. Annemin koltuğu boş. Annem balkonda ender zamanları yaşıyor. Sığırcıkların dansı başını döndürüyor. Durduramıyorum içimi gözlerimi kan bürüyor sanki. İçeride eşyalar bize bakıyor. Usulca yanaşıyorum pencereye. İçeride eşyalar ölüme şahit tutuluyor.
Kollarım,
kuşu boynundan tutacak kadar, kollarım kuşu öldürecek kadar uzun.
Upuzunnnnnnn kan akıyorrrrrrrrrrr
İçimde Kabilin günahı
Yüreğimin ilk cinayeti
İçeride karga sürüsü
Ah yüreğim seni nereye gömsem
Yüreğimin ilk cinayeti
İçeride karga sürüsü
Ah yüreğim seni nereye gömsem
Annem
alacalı halının ortasında öylece dururken o günü unutmamın mümkün olmadığını
anlıyorum
-
Anne boynum boğum boğum, bugün çok kötü uyandım.
Annem
sessiz hep sessiz. Bağırıyorum çağırıyorum duymuyor beni. Kuşlar halimi
gördükçe bana inat sımsıkı sarılıyor anneme. Annem bu sabah bütün kuşları
giyinmiş üzerine en güzel elbise niyetine. İçim hasetlenirken birden kapının
gıcırdamasıyla içeriye bir kadın giriyor. Rüyadaki kadın, o kadın. Kim bu
kadın? Kuşlar kadını görür görmez havalanıyor.
Kanatlarıyla kadının gözlerini deşiyorlar. Kendimi iyi hissetmiyorum. Kadın
çırpındıkça kuşlar azıyor. Kuşlar azdıkça kadının saçları dökülüyor. İçim
oyuluyor sanki. Kadının elbisesi paramparça. Elleriyle başından kovmaya
çalışıyor. Midem bulanıyor. Kussam rahatlamayacak gibiyim. Kadın yere düştü, kadını yerle bir ettiler.
Karnım sancıdı, ellerimi karnıma götürüyorum, ellerim sıcacık, ellerim kan
kusuyor. Ama annem yerinden kıpırdamıyor. Kuştan anıt gibi duruyor karşımda.
Sesim çıkmıyor. Çıksa da beni duymayacak. Beni hiç duymadı. Kuşlar vardır.
Gözlerim kararıyor. Şimdi hiçbir şey görmüyorum. Şimdi çok şey görmüş gibiyim.
Kuşlar vardır anneme benzer her yerde.
Kuşlar
varrr
kuşlar çok puş(t)larrr
Söz göz olur
mu? Annenin annesi çıkarıp gözünden sırını
bıraktı uğru
olmayan geceye.
Sır söz olup
dedi;
Anne erkeği
bir kere gördü kız bir kerede oldu.
Anne kızı kimsenin bilmediği yerde hiç kimseden doğurdu.
Hiç kimsenin bilmediği doğumhanede anne kıza gebe, annenin annesi ona ebe oldu.
Anne kızı kimsenin bilmediği yerde hiç kimseden doğurdu.
Hiç kimsenin bilmediği doğumhanede anne kıza gebe, annenin annesi ona ebe oldu.
Anne akılla
sızı arasında bir avuç kayıptı. Bir gece erkeğin uluyan gövdesine ilk yüzünü
bıraktı, annenin son sözü ahh. Peşinde
dişi köpekler vahhvahh.
Duvarlar
kırmızı kireçten. Tavanın pulları perçem perçem. Annenin annesi ellerini bir
açıp bir kapıyor, seviyor sevmiyor seviyor sevmiyor anne dölünü sevmezkere
doğuruyor. Zemine gazeteler serili, haberler yeni savaşların yenik zaferlerini
üfürüyor. Yılın en uzun saatinde ılık bir döl gak guk ediyor. Oda doğum
doğum.
Annenin
gözleri az ötede pencere kenarında. Kenarda bir kuş ince belli. Tüyleri
ıssacık. Bir kuş çok beklemiş yuvasında yumurtasını çatlatıyor. Çatt diye
patlıyor rahimler. Annenin gözünden can fışkırıyor. Annenin alnına o dakka bir
kuş yazılıyor.
Kız annenin iki bacağının arasından usul usul sızdıAnnenin içi acı acı. Aklı canından çıktı çıktı
Dikeldi sivri bir kuş bıraktı bir tül parça
Kız annenin ellerinden şıp diye
boşaldı
Bir aralık kapı taa orada
Kız sızdı sızdı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder